|
Celile Celil Kaynak: Degisik Yazarlarin Dusuncesi Isiginda Yeni Binyilda Dersim Sayfa: 70-80 Yayina Hazirlayan A.Dersimi Kendi yayini Almanya 2000 19. Yüzyılın 50-70 (1850-1870) yılları arasında Dersim Kürtleri (Rusya Kaynaklari acisindan enteresan bir yazi)
kurtuluş savaşları tarihinde Dersim Kürtleri'nin mücadelesi özel bir yer ir. Dersim, Türkiye'nin doğu bölgesinin dağlık bölgelerinden biridir. Dercinde bulunan, geçilmesi güç olan dağ silsileleri, Dersim'i Türk askeri l için erişilmez bir yer yapar. Dersim bölgesinin kuzey ve batı hududunu n Karasu, Fırat nehrinin koludur. Dersim'in güney ve güneydoğu dağ sil-l sınırını oluşturan ve Fırat'ın önemli bir kolu olan Murat suyudur ki, :ek'in güney ucunda bulunan Keban Madek yöresinde Karasu ile birleşir, razisine hâkim olan dağ silsilelerinin yüksekliği 10-11 bin kademeye yakı silsileler, Bingöl dağlarının doğu kısmından başlayarak, Fırat'a kadar
üzyılm ortalarına kadar Dersim, pratik olarak Osmanlı merkezi hükü-l bağımsız yaşamıştır. 30-40 yılları arasında Raşid Paşa ile Hafız Paşa ta-Kürdistan'm zaptından sonra Osmanlı hükümetlerinin Dersim'i emri altı-çabaları başarıya ulaşamamıştır. O dönem Dersim sancağı, Harput Muta-'na bağlı, Hozat, Mazgirt, Kuzican, Ovacık, Kemah, Gerşanis ve Kuruçay ıdan ibaretti. Devlet görevlisinin bulunduğu yer ise, Hozat veya diğer ismi m idi[3].
üzyılm ikinci yarısında Dersim'in nüfusu hakkında var olan malumatlar : çok aykırıdır. Bir kaynağa göre, Dersim'in o günkü nüfusu, Kürtler ve Er-olmak üzere 64.000 kişiydi4, diğer bir kaynağa göre ise de yalnzca Kürt nü-).000 kişi kadardı.5
ı'in nüfusu hakkında bu kadar büyük fark, Dersim ahalisinin, vergi verme-diğer muhtelif vazifeleri yerine getirmemek için, nüfus sayımı yapan Türk arını Dersim'in iç bölgelerine sokmamalarından kaynaklanıyordu. Der-akinleri, sayım sırasında yanlış rakamlar yazdırmışlardır. Hatta Dersim'deki Türk makamları, Dersim'in ormanlık ve dağlık alanlarındaki Kürt köy-am sayısını bilmemekteydiler.6
n Kürtleri, Ali-İlahi Müslümanlarmdandırlar.7 Dersimliler ile Sünni Türkler ı her zaman dini bir ihtilaf mevcuttu. Bu ihtilaf, her iki taraf arasında siyasi îrin kuvvetlendiği sıralarda daha şiddetli bir hal alıyordu. Ali-İlahi Müslü-, Dersim bölgesinde oturan Ermenilere dostluk gösterirlerdi8. İngiliz parla-jnun üyelerinden olan ünlü seyyah H.F. Linch'in deyimiyle, Dersim bölge-li-İllahilerı, "Türk hükümetinin, Dersimlileri hâkim olan dine döndürmek Dtığı çabalardan hırçınlaşarak, ona karşı gizli bir kin besliyorlardı. Mevcut
olan nizama mukavemeti ve Hıristiyan dinine karşı beslenen hürmet yüzünden Hı-ristiyanlara karşı incizap duyuyorlar."9
Gerek Ali-İlahi mezhebinin ortaya çıkışı, gerekse Dersim Kürtleri'nin ırki menşeti hakkında muhtelif, ilim bakımından bugüne kadar tamamiyle daha incelenmeyen görüşler ve hipotezler vardır. Meselâ, Grenar, Dersim Kürtleri'nin sahip olduğu dinin III. yüzyılda meydana geldiğini sanıyordu, o, bu dinin Mani diniyle ilişkisine vurgu yapıyordu.10 Bazı araştırmacılar, Dersim Kürtleri'nin, Ermeni kaynaklarında Delmik (Dekim)11 adı ile tanınan kavim ile aynı ulus olduklarına vurgu yaparlarken12, bazı araştırmacılar ise Dersim Kürtleri'nin eski bir dönemde İran'dan Dersim bölgesine göçmüş, ateşe tapan İranlılar olduğunu ileri sürmektedirler. Bununla birlikte, Ermenistan'ın dışında yaşayan bugünkü Ermeni bilgini Alpoyacan, Dersim Kürtleri'nin, Selçuklu akınları yüzünden, Hnus, Hantez ve Vardo'dan göç ettikleri iddasmdadır.13 Fakat bu görüşlerin, tümü yazılı kaynaklar ve etnografya malumata dayanacak ilavi ilmi delillere muhtaçdırlar.
Ermeni müellifi Andranik, "Tersim" başlıklı kitabında, Dersim bölgesindeki Kürtlerin şu boylarını saymaktadır: Izolî, Pulanugî, Hranî, Haydarî, ıpranî (veya ıpana), Alanı, Tucıkî, Hutî, Abası, Alvorekî, Şeyh Hasam, Mamıkî, Mırakî, Kureşanî, Ka-raçolî, Yusufî, Kuzucanî14, Şam uşağı, Koç uşağı, Tevrış-cemal, Kıulapî, Kalan, Keorçer uşağı, Topuz uşağı, Keav uşağı, Eozpet, Pezker uşağı, Aslan uşağı, Prim uşağı, Pet uşağı, Tırek uşağı, Harapal uşağı, Munzur uşağı, Tam uşağı, Lertik uşağı, Hırhan, Sır-oğlu, Bılvank ve Ah uşağı15. Dersim Kürtleri'nin boyları başlıca beş büyük gruba bölünmekteydi. Bunlar Dersimli, Balabanli, Arakli, Şeyh Hasanli ve Kureşlidirler.16
Dersim Kürtleri'nin boyca oturmalarına rağmen, göçebe değildiler, köylerinde oturur ve hayvancılıkla meşgul olurlardı. Bu köyler büyük değildir.
Kürtlerin yaşadıkları köylerin arasında aşılması güç olan dağların bulunmasına rağmen birbirleriyle sıkı bir temasları vardı. Türkler Dersim'e askeri güç yolladıkları zaman köylülerin her zaman düzenli olarak onlara karşı ortak mukavemeti bu ilişkinin delili sayılabilinir. Dersim köyleri, ağa ve feodal yönetim altında idiler. Ağalar, bütün idari ve askeri görevleri ellerinde toplamaktaydılar. Diğer yerlerde olduğu gibi Dersimde de boy reisleri arasında devamlı bir düşmanlık vardı. Fakat şartlar icap ettiği zaman bu düşmanlığı bırakıp, düşmana karşı müşterek savaşmaktaydılar. Trabzon'dan gönderilen bir mektubun müellifine göre, "Genellikle ağalar birbirine düşman oluyorlar. Bu durum kabileden kabileye baki kalmakta ve kan gütme âdeti vasıtasıyla devam edilmektedir. Ama müşterek düşman olan Türkler geldiği sıralarda, aralarındaki bütün çekişmeler bitmekte ve Kürtler ortak düşmana karşı çıkmaktadırlar."18
Türk hükümetine karşı Dersim Kürtleri'nin savaş kudreti ve karakteri hakkında daha tam bir tasavvur edebilinmesi için Dersim'de iki kavmi teşkil eden Kürtlerle Ermeniler arasındaki ilişkileri gözönüne almak gerekir. Dersim'de Muraba adı ile anman Ermeniler eskiden bu bölgede oturmuşlardır. Onlar savaşçı ve bağımsızlık uhuyla tanınmışlardı. Dersim Ermenileri, yerli Kürtler ile seyyahların çoğunu şaşırtacak kadar dostluk ilişkileri içindeydiler.19 Her zaman Türklere karşı Kürtlerle birlikte savaşmışlardır. Bununla beraber, çok sayıda seyyah Kürtlerin Hıristiyan dinine ve Dersim bölgesinde bulunan kiliselere karşı özel hürmet gösterdiklerini belirtmişlerdir. Kürtler, bu kiliselerin mübarek yerler oldukları kanısmdaydılar, hatta onları ziyaret etmekteydiler. Grenar'in yazdığına göre, "Kızılbaşlar, Hıristiyanlık içinde bulunmayı mümkün görmekteydiler, hatta onlara özel bir nezaket muamelesi gösterirlerken, Müslümanlara ait olan birçok şeye dokunmayı günah ve kendilerini lekeleyen bir şey zannederlerdi."20
Kürtler, yalnızca Ermenilere karşı değil, onların "veli komşular" ve "kardeşler" olarak saydığı bütün Hıristiyanlara da iyi davranmışlardır. Bu davranış karşılıklı idi. Dersim bölgesindeki Ermeniler, Kürtlerin düşmana karşı verdiği mücadelelere sık sık katılmışlardır. Andranik'in Dersim Ermenileri hakkında yazdığına göre, "Onlar cesaretli erler olarak meşhurdurlar."21 Türk otoritelerinin Dersim Ermenileri'nde Kürtlere karşı husumeti kışkırtma çabaları ve onların mukavemetini azaltma çalışmaları Dersim'de yaşayan Ermeniler tarafından birçok defa boşa çıkarılmıştır. Gerek Kürtlere rüşvetler vererek ve gerekse bu iki kavim arasında dini düşmanlık yaratma çabaları başarıya ulaşamamıştır. Bu iki kavmin bu kadar sağlam birliği, ancak ortak tarihi kader ile ve Dersim'de mevcut olan bağımsızlığı savunmak ve yaşatmak arzusuyla izah edilebilinir.
Türklerin Dersim ile ilgilenmeleri 19. yüzyılın 30'lu yıllarında vaki olan olaylarla başlar. O zaman, Raşid Paşa'nm emri altmdadaki Osmanlı ordusu, Mısır seferinden dönerken, Kürdistan'daki kargaşalığı bastırmak ve kesin olarak Türk hâkimiyetine tabi etmek amacıyla, Dersim'e girdi. Dersimlilerin Türklere karşı olan savaşının başında Kürt kabilelerinden birinin temsilcisi Şeyh Hüseyin Bey bulunmaktaydı. O dönem yapılan bu harekât, Türklerin elle tutulur bir başarı kazanamayacaklarını göstermiştir.
1850-51 yıllarında, Kırım harbi başlamadan önce, Türk hükümeti, Dersim Kürtlerinin cephe gerisini ansızın basmalarını önlemek için, Dersimlilere karşı yeni bir sefere girişti. Müşir Raşid Paşa'nm emri altında 15.000 kişilik Türk ordusu22 Der-sim'i acımasız bir şekilde zaptetmeye başladı23. Hatta Raşid Paşa sivil halka büyük zararlar verdi. Kuzican'da sakin olan Kürtlerin çoğu köle olarak İstanbul'a gönderilmiş ve birçok köy ateşe verilmiştir. Gareberd yöresinde bulunan Aslan-ağbur adlı pınar başında Türk askerleri çok sayıda Kürt tutsağını idam ediyor, kazığa oturtuyor, petrol kullanılarak ateşe veriyor ve derisini yüzüyorlardı.
Bu dönem babasının yerini tutmuş olan Şeyh Hüseyin Bey'in oğlu Ali Bey derhal mukavemeti örgütleyemedi. O, bu şartlar altında Türk ordusunu erişilmesi zor dağlara çekip ve orada parça parça yenilgiye uğratmak amacıyla geri çekilmeye başladı. Türk ordusu ise, dağlarda Kürtlerle çarpışmada kuvvetten düşme ve yenil-
gi korkusundan dolayı Kürdistan'm içerisine yürümeğe cesaret edemedi. Yalnızca Erzincan-Harput yolunda bulunan bazı sınır noktalarına küçük muhafız kuvvetler bırakıp Türk ordusunun ana kısmını Dersim'den geri çekmiştir.
Raşid Paşa, Dersim Kürtlerinin olası ayaklanmasını önlemek için çareyi liderlerinin sürgün edilmesinde buldu. Bu politikanın sonucu olarak çok sayıda isyancı Kürt ağasını önce İstanbul'a ve sonra da Rumeli'nin çeşitli kalelerine gönderip, onların anayurt ile olan ilişkilerini kopartı.24 Kürt liderlerinin sürgününden sonra ise Osmanlılar Dersim'in yönetilmesi için kendi memur ve jandarmalarını yerleştirdiler. Fakat Türklerin Dersim'deki ana kuvvetlerini geri çekmesinden sonra bırakılan memur ve jandarmalar, Dersimliler tarafından düşman olarak kabul edilmeleri ve kendilerine karşı gösterilen itiaatsızlıktan dolayı Dersim'den kaçmaya mecbur kalmışlardır. Tahmin edilebilindiği gibi, Dersim'de tesis edilen nizam uzun zaman tutunamazdı. Özellikle Kırım harbi başlayınca Türk hükümetinin Kürtlerle savaşma imkanı kalmamıştır.
Dersim'in İstanbul'a görünüşte tabi olmasına rağmen, bu bölge Türk hâkimiyetine mukavemet etmeye devam eden Kürt merkezlerinden biri olarak kalmıştır. Türkiye'nin Kırım harbinden önce Dersim'i Rusya'ya karşı dayanak noktası yapma çabaları başarıya ulaşamamıştır. Ama harbin son bulmasından sonra Türk hükümeti, Dersim Kürtlerini yine kendi emri altına almaya çalışmıştır. Fakat Kırım harbi yüzünden gücü kalmayan Türk ordusu, bu defa da Dersim'i tamamiyle zaptedeme-di. Türk hükümeti, ancak daha önce zaptedilmiş Dersim'in bazı bölgelerinde hâkimiyetini tesis edebilmiştir. Bazı Kürt beyleri, bölgelerinde yeni bir kan akmasını önlemek için Türk egemenliğini resmen tanımak mecburiyetinde kalmışladır. Türk otoriteleri bunu fırsat bilerek, 2-3 bin suçsuz Kürdü zincire vurup, harp esirleri olarak gösterip, Kuzincan'dan Trabzon'a ve oradan da İstanbul'a göndermiştir.25
Türk kuvvetlerinin Dersim'de yaptığı zorbalıklar, ahalide her zaman karşı şiddet uyandırıyordu. 1873 yılının Mayıs ve Haziran ayında Dersim'in bazı yerlerinde öfkelenen Kürtler, Türk askeri kuvvetlerine karşı silahlı mukavemette bulunmuşlardır26. Türk hükümeti, Dersim Kürtleri'ni silah ile emir altına almanın mümkün olmadığını anlayınca, değişik siyasi vasıtalara yöneldi. Türk makamları, bazı Kürt boyları arasındaki düşmanlıktan yararlanarak, armağan ve çeşitli vaatlerle birçok Kürt beyini kendi tarafına çekmeyi başardı. Çeşitli vaatlerle kazanılan Kürt beyleri, hükümete vergi ödeyeceklerini ve Türk ordusuna asker verecekleri taahhütüne girdiler.
İstanbul'da bulunan Rus elçisine Erzurum Rus konsolosu tarafından gönderilen mektupta yazıldığı gibi, Erzurum müşiri Samih Paşa "yerli Kürtleri iki hasmane partiye ayırdı. Bunlardan ikisi de hükümetin korumasını ve armağanlarını elde etmeye çalışıyor."27
İstanbul'a Rus İmparatorluğu elçiliğine Trabzon Rus konsolosunun gönderdiği rapora göre ise de, "Türk yerli makamları, bir taraftan rüşvet ile Kuzican'm nüfuzlu
Kürt beylerinden Hüseyin Bey'i hükümet tarafına çekip, Kuzican'a müdür tayin etmiş, diğer taraftan da Tercan, Kuzican ve Dersim'de sakin olan diğer Kürt ağalarını ve beylerini ona karşı kışkırtmışlardır. Kuzican Kürtlerinin çoğu ve başta Hüseyin Bey'in akrabaları olmak üzere, onun müdür tayin edilmesine rıza göstermeyip durumu olumsuz karşıladılar."28
Dersim bölgesine toplar nakletmek için geçit yollarının bulunmaması, Türk hükümetinin, o mıntıkaya yönelik yapmak istediği tenkil harekâtlarına mâni olmaktaydı. Bu engeli kaldırmak için Dersim'de şose yolların kurulması gerekiyordu. Bu planı gerekleştirmek için Türk otoriteleri, 1873'de kendi tarafına çektikleri beyleri Pülümür, Hozat, Mazgirt ve Palu'dan geçip, Diyarbekir'i Erzincan'a bağlayacak yolun kurulmasını garanti altına almak için ikna etme kararı Yerdiler. Bu yolun kurulmasının sıcak taraftarı olan ve onun yardımıyla Dersim'i tamamiyle tabi etmek için en uygun görülen kişi ise Erzurum Valisi kurnaz Samih Paşa idi.
1876 yılında Samih Paşa ile Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa'nın Dersim'in nüfuzlu Kürtlerini Erzurum'da toplaması, armağanlar ve sultan adına verilen nişanlar ile onları şose yol kurmağa razı etme planı başarısız olmamıştır.
Rus danışmanı Voinov'un, bu yolun kurulması hakkında tuğgeneral Duhovskiy'e raporunda yazdığına göre, "Bu şose vasıtasıyla Samih Paşa Dersim'i tedricen Türk kuvvetleriyle işgal altına almağa niyet ediyordu; bu kuvvetlerini daha fazla takviye etmek için, birbirine telgrafla bağlanan şebekeyle örtmeyi tasarlıyordu."29
Dersim Kürtlerinin vergilerini hiçbir zaman ödemediklerini kendine dayanak yapan Samih Paşa, şosenin yapılması esnasında Dersimlilerin çalıştırılmalarını ve bu çalışmanın karşılığının vergi borçlarına sayılmalarını işçilere sadece muhtaç oldukları ekmeği sağlamayı vadetmiştir.30 Müşir'in emri üzerine Dersim'de yolların kurulması için vakit geçirmeksizin 80.000 kise ayrılmıştır.31
Bu emel, Kürt ahalisinin kuvvetli mukavemetiyle karşılaşmasından dolayı boşa çıkmıştır. Hatta, Türk hükümetine karşı taahhüt edilmiş vecibelerini yerine getirmeğe çalışan beyler, Kürtler arasında yetki ve nüfuzlarını kaybettiler, bazıları da bu haince politikayı kendi hayatlarıyla ödediler. Erzurum'da Rus konsolosunun diğer bir mektubundan anlaşıldığına göre, Dersim kaymakamı Gülabı Bey ailesiyle 1875 yılında ayaklanan Dersim Kürtleri tarafından öldürülmüştür.32 Rus konsolosunun deyimiyle, "Kürtler hainleri olan kendi şeyhlerine karşı isyan ettiler ve şoselerin kurulmasını reddediyorlar."33
Dersim'in siyasi konumuna Osmanlı ile Rusya arasındaki ilişkilerin zamanla savaş ile sonuçlanması büyük etki yapmıştır. Harbe hazırlanan Türk hükümeti, askeri harekât olabilecek bölgelerde istikrarı sağlamaya ve siyasi durumunu kuvetlendir-meye çalışıyordu. Bu politikanın bir sonucu olarak, özellikle Dersim bölgesine büyük önem vermiştir. 1876'da, Rusya ile Osmanlı devleti arasında savaş başlamadan önce, Erzincan, Kemah, Kuzican, Ovacık, Mazgirt, Kuruçay ve Hozat kazaları Dersim'in esas idari bölgeleri idi. Bu ilçeleri, Türk makamları tarafından tayin edilen Kürt kaymakamları yönetmekteydi. Kuzican Hüseyin Beyin, Ovacık Kahraman Ağa'nm, Mazgirt Hüseyin Ağa'nm, Kuruçay Yusuf Ağa'nm, Hozat Mansur Ağa'nm idaresi altında idiler.
Dersim'in iç bölgeleri gerçek anlamda bağımsızlığını koruyordu. Kaymakam Türklere vergi veriyor ise de, Şeyh Süleyman idaresi altında bulunan Dersim'in merkez bölgesi, Türk hükümetinin otoritesini tanımayı ve onlara tabi olmayı reddediyordu.34
Şeyh Süleyman'ın iyi silahlanmış 12.000 kişilik ordusu vardı. Şeyhin otoritesi sırf Dersim merkezle sınırlı değildi. Şeyh Süleyman'ın tesiri Türk hükümetinin tayin ettiği kaymakamlar nezdinde de çok büyüktü. Kaymakanlar, Dersim Sancağı Mutasarrıfından çok, Şeyh Süleyman'ı daha fazla hesaba alıyorlardı. Adı geçen Voinov'un Duhovskiy'e gönderdiği rapora göre, "Kürt yığınları Şeyh Süleyman'ı güçlü bir şekilde desteklemektedirler. Onun nüfuzu Dersim'de Türk hâkimiyetinin yayılmasına büyük bir engel teşkil etmektedir.35
Şeyh Süleyman, kendi memleketini kommak için, emrinde bulunan beş kaleyi kuvvetlendirmiş ve harbe hazır vaziyete getirmiştir.
Türk müşiri Samih Paşa'nın nüfuzlu Kürt temsilcileri hakkında devam eden entrikaları, onun birçok defa Dersim'e tenkil müfrezeleri göndermesi ve Türk yerli makamları tarafından yapılan eziyetler, Dersim ahalisinin sabrını tüketiyordu. Kürtler, bu durumdan kurtulmanın çaresini Rusya ile Osmanlılar arasında çıkacak harpte görüyorlardı.
Nüfuzlu Kürt beylerinin bazıları, Türk kuvvetlerinin saldırılarına karşı koymaya hazırlanmakla birlikte, Rus kurmaylarıyla da gizli temasa geçip kendi saldırılarının başarısını garanti altına almaya çalışıyorlardı. Mesela Hozat kaymakamı Mansur Ağa, Rus ordusunun Türk hududundan uzak bulunan Aleksandropol yöresine gittiğini haber alıp, Ruslara kendi vekili aracılığıyla tasvibini temenni muhteva eden mektubu gönderip, Rus kuvvetlerine Dersim'e doğru ilerlemeleri halinde yardım teklif etmiştir.36
Rusya ile Türkiye arasında harp başlanmadan önce, Türk otoriteleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu vilayetlerinde sakin olan bütün Kürtlere dini bir çağrıda bulunmuştur. Ama onların çoğu bu çağrıyı hoşnutsuzlukla karşılamışlardır. Türk hükümetinin orduya asker verme talebine karşılık olarak Kürtler, silahlı galyana gelmişlerdir. 1876 yılının Ekim ayında Samih Paşa'nın eline; Muş, Bitlis ve Van vadisinde meskun olan Kürtlerin, "nizamda bulunan askeri redif listesine geçirilen erleri vemıeyi reddettiklerine" dair yazılı bir bildiri geçmiştir. Ve yine bu bildiride "askerlik mükellefiyetini doldurmayan aşiret Kürtlerinin bu çağrıyı iyi karşılamadık larmdan dolayı silahlı mukavemetin sebebi oldukları" yazılmıştır.37 Bu neticeden dolayı Samih Paşa, Kürdistan'dan erlerin redife devşirme politikasını değiştirmeğe mecbur kalmıştır. Ayrıca Dersim'in konumuna, Kürdistan'da meydana gelen kargaşalıklar ve özeltikle de bazı Kürt merkezlerinde meydana gelen silahlı ayaklanmalar da tesir etmiştir. Ve yine, tehditler ve zorlamalar yüzünden Kürt feodal reislerinin Türk ordusuna asker verme rızası göstermeleri Dersimlileri hiddetlendirmiştir. Bu şartlar altında, Kuzincan'da bulunan Hüseyin Bey, Samih Paşa'nm ısrarlı taleplerine karşılık olarak, diğer Kürtler tarafından oluşturulan Kürt askeri kuvvetlerine sadece erler değil, subaylarında dahil olması ve bu kuvvetlerin kendi emri altında olması halinde, asker vermeğe razı olacağını beyan etmiştir. Türk hükmeti buna razı olma zaruriyetindeydi. Fakat Hüseyin Bey'in emri altında bulunan Kürtler onun bu kararını iyi karşılamadılar ve beyan ettiler ki "Gerek vergi ve gerekse de ordu vermeyeceğiz, onun için bunu yapmakla yükümlü değiliz. Bu harp, vatanımızı korumak için olsa, sultanın yardımına hacetimiz yok, sultansız vatanımızı koruyabiliriz."38 Şunu belirtmek gerekir ki, Hüseyin Bey'in Osmanlı yöneticilerine rıza göstermesi yüzünden otoritesi Kürtlerin gözünde büyük ölçüde kayboldu.
Türk hâkimiyetine karşı beslenen kinin alameti, Türk askeri kuvvetlerinin Der-sim'den Erzurum ile Kars taraflarına çağrıldığı sırada, Dersimlilerin Hozat ve Maz-girt'te bulunan Türk kışlalarını ateşe vermesi ile kendini gösterdi.39 Bu gibi kendiliğinden olan hoşnutsuzluğun ve heyecanın belirmesi, Türk makamları için tehlikeliydi. Halk yığınlarının hiddeti daha açık bir biçim alıyordu.
Türkiye'nin doğu bölgelerinde durumun güçleşmesi, kendiliğinden gelişen halk harekâtı, Türk askeri kuvvetlerine karşı silahlı mukavemet şeklinde kendini göstermiş ve açık ayaklanma halini almıştır. 25.000 kişilik orduyu Türk hükümeti emrine vermeyip, Türk ordusunun askeri harekât geçişlerine kendi mıntıkasından geçiş izni vermeyen Kozan'm nüfuzlu reislerinden biri, Kürtlerin yardımıyla Tokat-Sıvas güzargâhmda Erzurum ve Kars'a giden yolları işgal etti. Muhammed Bey, oğlu Süleyman Bey'in mektubunda yazdığı gibi, "Rus askeri kuvvetleri hududu geçmeden önce, Tokat ve Sivas'a giden yolları işgal eden ordumuz, sefer yapan Osmanlı ordusuna karşı savaş vermekte onun ilerlemesini engelleyip onu bir ölçüde geciktirmiştir."40 Ancak harpten sonra, büyük ordu gücünden istifade eden Türk hükümeti, Kozanoğlu Kürtleri'ni ve komşuları olan Zeytun Ermenileri'nin ayaklanmasını bastırabilmiştir.41
"Dayly News" başlıklı İngiliz gazetesi muhabirinin harbin başında Türkiye'den bildirdiği gibi, "Türkiye'nin hâkimiyeti altında bulunan Ermenistan ile Kürdistan ahalisi, Ruslara kollarını açtı. Hatta, Türk kasabaları da itaat gösterip, çapulcu harekâtı önlemek için hükümet tarafından kendilerine verilen silahları Ruslara verdiler; bütün Küçük Asya'da işlerin bu hale geleceği ve halkın son iki yüzyılda birçok defa isyan ederek kendisini zulümkârlardan kurtulabilecek her uygar milleti heyecanla karşılayacağı şüphesiz gibidir. Ama ne yazık ki bu isyanların tek sonucu, manzarayı süslemek için kesilmiş başlardan mürekkep olan ehramlar ve beşli çaylak ve çakalların kemirdikleri cenazeler ile tepeleme dolu kuyulardır."42
Netice olarak, Türk askeri kuvvetleri tarafından Dersim'in istilası, açık bir ayak-
lanmaya sebep olmuştur. Bu ayaklanmanın esaslı muharrik kuvveti ise, her birisi silahlı olan Dersim'in köylüleri olacaktır.
Şunu belirtmek gerekir ki, Trabzon'da bulunan İngiliz viskonsülü Billiotı, Dersim Kürtleri'nin isyanı hakkında düşüncesini belirtirken, yağma hareketi veya sadece kargaşalıklar olarak tasvir etmeye çalışıyordu. O, devlet kısmında durumun daha iyi olmadığına işaret ederek, "askerlerin Dersim Kürtleri arasında düzen kurmak için gönderildiği, ama Kürtlerin yağmalara devam ettiklerini" iddia ediyordu.43 Fakat Billioti, tarafından çok uzun bir zaman geçmeden gönderilen başka bir raporda ise meydana gelen olayların iç manası açılarak, olanları yalnızca yağma olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını belirtilmiştir. Bilıoti'nin bu raporda yazmak mecburiyetinde kaldığı gibi, Kürtler "bağımsızlığını elde etmek" için ayaklanmada bulunmuşlardır. Bu ayaklanmaya, Dersim'in bütün boylarının katıldığını tahmin ettiğini yazıyordu.44
Dersim Kürtlerine karşı, Türk yönetimi, denetimi altında bulundurduğu bölgelere yerleştirdiği polis gücüne katılacak dördöncü orduyu göndermiştir. Askeri harekâtına Dersim'in cenup doğu bölgelerinde başlayan Türk ordusu, Tujik ile Hut'un dağlık mmtakası tarafına doğru askeri hareketi genişletti. Dağ eteklerinde korumasız kalan köylerin ahalisi, Türk askeri kuvvetlerinden korunmak için Tujık dağına sığınmaya çalışıyorlardı.
Tujik dağ silsilesi düşmana karşı kaleye dönüştürüldü. Ona yakın alanlar müstahkem haldeydiler. Savunma hazırlığı iki haftaya yakın devam etti. Türk dördüncü ordusu Tujik'e Hozat yönünden gelmiş ve onu işgal etmeye çabalıyordu. Muharebe üç gün devam etti. Tujik Kürtleri, komşu Kürt boylarından yardım ricasında bulundular. Ama, onlar da zor bir durumda olup, kendileri yardıma muhtaç durumdaydılar. Kuşatmanın en kritik anında Hrani Kürtleri ve Muraba Ermenileri yardıma geldiler. Kürt ve Ermeni birleşik kuvvetleri takviye alıp, Türkleri Pah deresine püskürttüler.45 Fakat Türk kuvvetleri de takviye alıp tekrar taaruza geçtiler. Meydana gelmiş bu muharebede Türkler yenilip bozguna uğramışlardır. Bu yenilgiden sonra Türk hükümeti, Tujık Kürtlerinin mukavemetini ortadan kaldırmak için yeni askeri kuvvetleri Dersim'e gönderdi.
Tujik dağ muharebesinin iştirakçisi olan seyitlerden birinin bildirdiğine göre, "Zaferden beş gün sonra Osmanlı ordusu yine (Tujık'e-C.C.) geldi ve şiddetli taaruza girişti. Türkler, dağ üzerine, ve savunmacılara hiçbir zarar vermeyen top ateşi yapıyorlardı. Muharebe on beş gün devam etti. Her iki taraf ısrarla savaşıyordu. Türklerin bizi top ateşi ile yenmenin imkânsız olduğunu anladıklarında, bizi teslim olmaya zorlamak için yemeksiz ve susuz bırakmayı gerekli gördüler.46 Türklerin bu uygulamaları da, olayların şahidinin söylediğine göre etkili olamamıştır. Fakat Türklere karşı savaşanlar arasında, mücadelenin ilerde nasıl devam ettirileceğine dair görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bir kısmı Tujik'i terkedip Huti-Teres'i müstahkem mevzi yapmak gerektiği, diğerleri ise bunun yenilmenin sebebi olabileani söylüyorlardı.
iu ayrılıklar neticesinde, muhasara dairesinde bulunanların bir kısmı çemberi ya-, Huti-Teres'e geçtiler. Türk müfrezeleri ise, Dersim kuvvetlerinin zayıflamasm-ı faydalanarak, taaruza girişip Tujik'i zaptetmiş ve Kürtleri yenilgiye uğratmıştır, ıa Tujik yenilgisinden sonra da Kürtler mukavemete son vermemiş, çete savaşı unda mücadeleyi devam ettirmişlerdir.
878 yılının İlk baharında, San-Stefano'da Rusya ile Osmanlılar arasında barış laşması imzalanmasından sonra, isyan etmiş Kürtlere karşı savaşı devam ettir-k için büyük bir askeri kuvvet toplayan Türk müşiri İsmail Paşa, Erzincan'da bu-an Kürt şeyhlerine can güvenliği garantisi vererek silahları bırakma teklifiyle, idi temsilcilerinden teşkil ettiği bir heyet gönderdi. Bu şeyhlerin bir kısmı, isyan inde olan Kürt halkına rağmen Türk müşirine gitmiş ve müşir tarafından hüsn-ü >ul ile müşerref olmuşlardır. İsmail Paşa'nm teklifini reddeden Kürt reisleri ise k ordusunun saldırısına maruz kalmış ve ağır bir yenilgi almışlardır. u askeri başarıdan yararlanmak isteyen Osmanlı hükümeti, Dersim'de idari re-nlar yapmak ve Türk otoritesini kuvvetlendirmek amacıyla, İstanbul'dan hususi silci Ali Şefik Bey'i Dersim'e gönderdi. On iki askeri taburu birleştiren, Şefik ''e gerektiğinde silaha başvurma yetkisi verildi. Bunun üzerine Dersim'in iç bölerinde öfke halinde olan Kürt ve Ermeni ahalisi de silaha sarılmak zarımda kal-Tuti-Teres'in dağ kütlesi, ayaklanmada bulunanlar için güvenli bir yer idi. Huti-2s'lı Ermeniler, Aya Garabet adlı kilise muharebesinde, Türklere beklenmedik cavemet gösterdiler. Ermenilerin bu karşı koyusu Türklerin askeri seferini çık-:a sokmuştur. Dağ boğazında akan Munzur Nehri, iki düşmanı birbirinden ayı->rdu. Türklerin nehiri geçme çabası büyük kayıplarla sonuçlanmıştır. Şiddetli ça-Lalar anında Çılanı Kürtleri de Ermenilere katıldılar. Munzur dağ boğazmdaki ısta, Türkler ciddi darbeler almış ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır, îrsim'de süren bu savaşın yanı sıra Erzincan bölgesinde bulunan Kürtler de 8 yılının Eylül ayının başında Ahmed Paşa'nm kumutanlığmdaki dört taburdan an Türk ordusunun ana karargâhına hücum ettiler. Ve çok sayıda düşman metini esir aldılar. Netice olarak, Kürtler üç top ile çok sayıda askeri teçhizat ele rdiler. Türk askeri kuvvetlerine karşı başarılı bir mukavemetin devam ettirilmeni Kürtler, Mercan adlı dağ boğazını müstahkem bir alana dönüştürdüler.47, rk kumandanı İsmail Paşa, bir hafta içinde Türk ordusunun on iki taburunu se-sr edip, Erzincan'da ayaklanan Kürtlere karşı gönderdi. Bu taburların harekâtı, r Türk askeri birlikleri tarafından da desteklendi. Yukarda adı geçen Billioti, 11 ti 1878 tarihli raporunda, Türk uzmanlarıdan olan Yusuf Paşa'ya dayanarak, Er-an Kürtlerine karşı yirmi dört taburun harekette bulunduğunu belirtmiştir.48 dan başka, Billioti'mi ifadesine göre, muharebe meydanından dönmüş yaralı ; askerleri, kendilerini ısrarla müdafaa eden Kürtlerin başarıyla savaştıklarını iyordu.
Billioti'ııin yazdığı gibi, "Bunu kati olarak biliyorum ki, hücumlardan birinde Türk ordusu çok ölü ile yaralı vermiştir. İnsan kaybı sayısını tamamiyle bilmek mümkün değildir, çünkü başarısızlığı gizlemek için bu sayı gizli tutulmuştur. Ama Babiâli'niıı bu kayıplar hakkında bilgileri olduğundan eminim."49
Dersim'in iç bölgesi, cesaretli savaşçılar olan Kürtler ile Ermenilerin kanı ve hayatı pahasına bağımsızlığını savunabilmiştir. Türk askeri kuvvetleri tarafından işgal edilen bölgeler ise, onların gitmesinden sonra ortada yalnızca harabeler kalmıştır.
Dersim isyanlarının özel çizgilerinden biri, halkın kitle halinde harekete katılmış olmasıdır. Bu savaşa, yanlızca muhtelif milletler ve sınıflar değil, büyük, küçük, erkek ve kadınlar da katılmışlardır. Dersimlilere karşı birçok sefere iştirak eden Türk subayları, Dersimli erkek ve kadınların büyük bir cesaret ve umutla Dersim'de var olan bağımsızlığı korumak için kararlıca mücadele ettiklerini belirtmişlerdir.50
DİPNOTLARI:
1- "Dersimskie Kıırdy (pis'mo iz Trapezunda)" (Rus dilinde) ("Dersim Kültleri Trabzon'dan bir mektup"], Zapiski imperatorskogo Russkogo geografıclıeskogo obshchestva, I, Sankt-Peterburg, 1863, s.6.
2- Dersim dağ silsilesine Şeytan, Kemer, Kızıl Kilise, Sılpul, Pagur, Mercan, Mal, Sel, Tucık-papa, Kuru papa ve Munzur adlı yüksek dağlar da dahildirler, bkz. Andranik, Tersim. Clıanaparordutiun ev tek-hagrutiun (Ermeni dilinde) (Dersim. Oraya seyahat ve topografyası], Tiflis, 1901, s.lll.
3- "Dersimskie kıırdy", s.5-6.
4- Vital Cuinet, La Turquie d'Asie. Geographie, administrative, statisiçue descriptive et raisonne de cha-çue province de l'Asie Mineure, Paris, 1892, II. cilt, s.384.
5- "Dersimskie kıırdy", s.7.
6- la. D. Maloma, Opisanie Erzemmskogo vilaieta (Rus dilinde) (Erzurum vilayetinin betimi), Sankt-Peterburg, 1874, s.5.
7- Ali-İllahi dinine mensup olanlar arasında sırf Dersim Kürtleri değil Serpeşt-Bana bölgesinde sakin olan İran Kürtleri'nin bir kısmı da vardır. İran Kürdistan'mda iki büyük Kürt boyu olan (Guran ve Kel-hor) bu mezhebe mensup olanlardır, bkz. V-iy, "Sotziarno-politıcheskaia roF sektantstva i derveshizmav Kurdistane" (Rus dilinde) ("Kürdistan'da sekteıiiğin ve dervişliğin içtimai ve siyasi rolü"), Antireligioznik, 12, Moskova, 1931, s.77.
8- Cuinet, La Turçuie d'Asie, s.396.
9- H. F. B. Linch, Armeniia (Rus dilinde) (Ermenistan), Tiflis, 1910, II. cilt, s.538.
10- Kürt olan Türk Kızılbaşları hakkında bkz. "iz putevykh zametok frantzuzskogo vitze-konsula v g. Erzerume g-na Grenara, sostavil P. I. AverTanov" -Rus dilinde- ("Erzerumda Fransızca viskonsülü Bay Grenar'm yolculuk notlarmdandır, bu notları değerlendirmiş olan P. I. Averyanov'dur"), Izvestiia Shta-ba Kavkazskogo voennogo okmga (aşağıda ISHKVO olarak iktibas edilir), 19, 1907, s.47.
11- VII. yüzyılda yaşamış Ermeni tarihçi Sebeos, Delmiklerin Tahran yöresinde oturduklarını belirtiyor. Bu müellif, Delmikleri, Kürtlerin Arap zulmüne karşı vukua gelmiş ayaklanma ilişkisiyle anıyor, bkz. Sebeos, Patmutiun Sebeosı episkoposi i Gerakli -Ermeni dilinde- (Piskopos Sebeos ve Gerakli tarihi), Tiflis, 1911, s.95- 239-240. Diğer bir Ermeni müellifi, Agbak ise Andzav adlı bölgede oturmuş olan Del-mukları anıyor, bkz. Tovma Artzruni, Patmutiun tann Artzmnatz -Ermeni dilinde- [Tarih-i 1-i Artzruni], Tiflis, 1917, s.492.
12- Alpoiadzhian, Patmakan Ayastani saymanner -Ermeni dilinde- (Tarihi Ermenistan'ın Hudutları), Kahire, 1957, s.459. 13-Aynı eser.
ğer Kürt boyları ise daha küçük bir rol oynuyorlardı.
ıdranik, Tersim, s. 156-157.
aloma, Opisanie Erzerumskogo vilaieta, s.7-8. Maloma, Ovacık, Mazgirt, Kemah ve Hozat ka-
Lda yerleşik Dersim'm boylarını sayarken, Dersim'de uzun bir süre görev subayların birinden al-
Lteresan bir listeyi ilen sümyor. Kaynağımızın imlasına uyarak onu burada veriyoruz: Gureşanlı,
Heydarani, Şeyh-Muhammedli, Mılanli, Yusufanli, Heranli, Hormekli, Kılıcan, Şeyh-Aslanli, zli-Aşağli, Çarıkli, Balabanli, Aşuranli, Sesanli, Lolanli, Kemaili, Gülâbin-Aşağı, Kemsorlü. Bk. ıa, Opisanie Erzemmskogo vilaieta, s. 16. tıch, Armeniia, s.539. )ersimskie kurdy", s.8.
iz. Maloma, Opisanie Erzemmskogo vilaieta; G. Trotter, "Maloaziatckie kurdy" -Rus dilinde-ik Asya'nın Kürtleri), Izvestia Kavkazskogo otdela imperatorskogo Russkogo geografıcheskogo ıestva, VII. cilt, Tiflis, 1882; Andranik, "Tersim" -Ermeni dilinde- (Dersim), Ararat, Şubat, 1896, Linclı, Armenia.
irt olan Türk Kızılbaşları hakkında bazı malumata ait, bkz. ISHKVO, 19, 1907, s.48. Ldranik, "Tersim", s. 185.
uşir Raşid Paşa'yı tanınmış Muhammed Reşid Paşa ile karıştırmamak gerekir. O Muhammed Paşa, 19. yüzyılın 30Tu yıllarında Bolıtan, Cezire, Hakkâri ve diğer Kürt bölgelerini ateşe vermiş çtan geçirmiştir. )ersimskie kurdy", s.9. nı eser.
A. Erevanian, Patmutiun Charsandzhagi Ayotz -Ermeni dilinde- (Ermeni Çarsancağı'nm tarihi), :, 1956, s.89.
aloma, Opisanie Erzemmskogo vilaieta, s.28.
. Aver'ianov, Kurdy v voynakh Rossii s Turtziey ı Persiey v techenie İIİ stoletiia -Rus dilinde-(İIİ. da Rusya ile Türkiye ve İran arasında harplar zamanında Kürtler), Tiflis, 1900, ek, s.77. khiv Vneshney politiki Rossı (Rusya dış politikasının arşivi) -aşağıda AVPR olarak iktibas edilir-ıiy Arkhiv" fon'u, V A2, dosya 1076, varaka 4.-erTanov, Kurdy v voynakh, ek No. 23, s.75. ^PR, "Glavniy Arkhiv" fon'u, V A2, dosya 1085, varaka 5. dönem bir kise 100.000 kuruş ederdi, bkz. Andranik, Tersim, s.55. erTanov, Kurdy v voynakh, ek, s.72. 7?R, "Glavniy Arkhiv" fonu, V A2, dosya 1085, varaka 24.
Kirşanli veya Büyük-köy adlı köyde bulunuyordu.
eı^ianov, Kurdy v voynakh, ek No. 23, s.80.
m eser, göst. yer.
nı eser, s. 163.
Ldranik, "Tersim", s. 185.
evanian, Patmutiun Charsandzhagi Ayotz, s.89.
TR, "PosoFstvo v Konstantinopole" fonu, dosya 7608, varaka 8.
Meliksetian, Zeytuni erocamarter -Ermeni dilinde- (Zeytun'da kahraman savaşları), Erivan, 1960,
ğaily Neğs" gazetesinin yazılarının düsturu, I. cilt, Sankt-Petersburg, 1878, s.357-358.
rther correspondence respecting the Affaires of Turkey, No. 54, 1878, s.278
nı eser, s.87.
ı muharebeye ait çok halk şarkıları vardır.
Ldranik, Tersim, s.222.
rther correspondence ... , s.86.
nı eser, göst. yer.
nı eser, s. 162.
Cillingen, Wıld Life among the Koords, London, 1870, s. 150.
|