Dersim Bayragi..
Sey Riza

Dersim jenosidini
Anma Gunu
Her Yil

12 Temmuz

baner

Resmi Kurt Tarihciligine Reddiye

Sunnu kurt beylerinin genelde turk-osmanli devletiyle isbirligi yapip baska dini azinliklarin katliamlarina katildiklari ve bunu araliksiz yuzyillar boyu yaptiklari tarihi bir realitedir, resmi kurt tarihi en azindan resmi turk tarihi kadar bu hususta inkarcidir ve turk resmi tarihinin kopyasi ve tekraridir.
resmi kurt tarihinin temel kitabi olan Serefname aslinda sunni kurtlerin osmanli devletinin yedeginde “kizilbaslara” yani Dersimlilere saldirilmasindan baska bir sey degildir.
Kocgirili Arastirmaci Evin Cicek meseleye bir baske yonden bakmakta ve kurt tarihcilerin her acidan Kurtlerin “babasi”olarak gordukleri Bedirxan Beylerinin Yezidi ve hiristiyanlarin ustunde gelistirdigi katliami goz onune sermekte

www.dersim.biz
 

Evîn Çîçek

 

Kürt Bedirxan Bey ve Kürdistan da farklı dini inançlara uygulanan kırımlar.
“Bedirxan Bey, 1832’de, savunmasız 120.000 Kürd-Êzdî’yi katletmiÅŸtir.”

 

Kürtlerin soykırıma uÄŸratılmalarının tarihsel süreclerinin doÄŸru deÄŸerlendirilebilinmesi için, o dönemlerin devlet politikalarının, Osmanl-Kürt iliÅŸkileri tarihinin derinlemesine incelenmesi gerekir. Biz kürtler açısından bu gereklilik iki nedenden ötürü zorunludur; birincisi ; 1514’de Müslüman-Sunni Kürt aÅŸiretlerinin, Yavuz Sultan Selim’le kurdukları ittifak sonucu öldürülen 700.000 Kürt-Zerdüşt-KızılbaÅŸ’ın neden, niçin ve hangi amaçlarla katledildikleri ortaya konulmalı. Amaçlar, nedenler objektif olarak ortaya konmadıkları sürece, bu baÅŸlangıcı takip eden daha sonraki süreçler ve Kürt tarihi analiz edilemeyecektir.

Osmanlı yönetim taktiÄŸi kavranmadan, 1832’den, 1846’ya kadar, 150.000 Kürt-Êzdîyi, Kürt-Hristiyanı, Hristiyan inancına sahip olan bölgedeki insanları katleden Cîzîra Bohtan beyi Bedirxan Bey’in sahip olduÄŸu dünya görüşü, kendi ırkına ve diÄŸer ırklara, kendi dini inancına ve diÄŸer dini inançlara yaklaşımı anlaşılamaz. Objektif olarak deÄŸerlendirilemez. Gerekli sonuçlar çıkarılamaz.  

Joachim Menant, Cîzîra Bohtan Beyleri olan Bedirxan’ların egemenlikleri altındaki alanlar da, Êzdî dini inancına mensup Kürtlerin 1840’taki sayılarının 200.000 olduÄŸunu vurguluyor. 1890’a gelindiÄŸinde ise sayının 50.000’e indirildiÄŸini açıklıyor. 50 yıl içinde doÄŸumlar dahil nüfus oranının 200.000 in çok üstünde olması gerekirken, sayının 50.000’e inmesi Bedirxan Bey’in Kürd nüfusunu yok etme pratiÄŸinin kanlı bir sonucudur. Bu yok etmede hedef olarak sömürgeciyle iliÅŸkileri iyi bir tarzda yürütme amaçlandığı gibi, farklıya yaÅŸama hakkı tanınmama anlayışı da damgasını vurmaktadır.

Joachim Menant, Müslüman olmayan Nasturilerin güç kullanılarak din deÄŸiÅŸtirmeye zorlandıklarını belirtiyor. Kürd yurtseverleri olarak Kürdistanlılara anlatılan, tanıtılan Bedirxanların, farklı inanca sahip olanları yok etme eylemlerini, bu eylemlerin sonuçlarını genişçe ele alıp, anlatıyor. Tîyar , gelîyê Tîyar (Tîyar vadisi) Colemerg-Hekkari’nin güneyi Zap bölgesidir.

1832’de, Bedirxan Bey, savunmasız 120.000 Êzdî’yi katletmiÅŸtir.

[....] Uzun zamanlardan beri eyalet valileri baskıları sürdürüyorlardı. Bu baskılar sonucu pek çok erkek ve kadın boÄŸazlandı. Çocuklar, ailelerinden koparılıp, alındılar. Bu çocuklar, Müslüman okullarında Ä°slam’ı kabul etmeleri için eÄŸitildiler. Genç kızlar ise köle gibi satıldılar. Bunun içindir ki, sürekli olarak Osmanlı haremlerinde güzel Kürd-Êzdî kızlarına rastlanır.

[....] Êzdî’ler bu baskılara maruz kalırlarken, Yahudiler ve Hıristiyanlar da paylarını aldılar.

Nesturiler; Kürdistan toplumunun önemli bir kısmını oluşturuyorlar.

[....] Musul, bir asırdan beri bağımsız Kürt paÅŸaları tarafından yönetildiÄŸi için bu paÅŸalar, bu dinen farklı olan kesimlerden zorla, acımasız bir ÅŸekilde vergi topluyorlardı.  Topladıkları bu vergileri de Osmanlıya, Bab-ı Ali’ye veriyorlardı. Bundan dolayı pek çok isyan çıktı. PaÅŸaların bir kısmı öldürüldüler.

Çıkan isyanlar sonucu bölgedeki son Kürt Osmanlı PadiÅŸahı, Konstantinopolis’e çaÄŸrıldı. Bunun üzerine Musul, Müslüman ve Müslüman olmayan kesimler olarak ikiye bölündü.

[....]Bu kez Giritli olan Muhammed PaÅŸa, Sincar’lı Êzdî Kürtleri, vergilerini geciktirdiler diye katletti. Katliam korkunçtu. Yüzlerce Êzdî öldürüldüler. Bir kısmı da ÅŸehre getirildiler. Onların, hem kulakları kesildi, hem de ÅŸehrin kapılarına çivilendiler. Bu ÅŸiddet ve baskı Müslüman olmayan Hıristiyan, Yahudi ve Êzdî’ler arasında hiç bir farkı gözetmiyordu. Bunlar aynı sürünün koyunlarıydılar.

Giritli Muhamet PaÅŸa kendi tahsildarlarına geleneksel emirler veriyordu. “Git, tahrip ve talan et.” Ajanları da verilen emirleri sadakatle yerine getiriyorlardı. Böylece Bab-ı Ali nezdinde aÅŸiretlerin ÅŸikayetlerine raÄŸmen prestijli bir kiÅŸi olarak kalıyordu.

[....] Muhamet Paşa, Êzdî katliamlarını bitiremedi. Çünkü Sincar bölgesinde onları yenemedi. Kendisine tabi kılamadı. Bu kez Rewanduz Kürtlerinin beyi, bu katliamları yapan paşaların pratiklerini aşmak, daha fazlasını yapabilmek için, yeni katliamları, yeni baskıları hazırlıyordu.

[....]Bedirxan Bey, Bohtan kürdlerinin bağımsız ÅŸefiydi. Habur ve Dicle ırmakları arasına yerleÅŸik olan bu bölgeden Bab-ı Ali’ye her yıl 25.000 altın ödüyordu. Kürdistan’da büyük etkisi olan bir aileye mensuptu.

[....] Êzdî topluluklar, diÄŸer mezheplerle birlikte, özellikle Nesturi’lerle, Şêxan bölgesin de terk edilmiÅŸler, dağılmışlardı. Bedirxan Bey, Êzdî’lere ve Nesturi’lere karşı baskılara devam etti.

[....] Tixma’da, Êzdî’lere ve Nesturi’lere karşı savaÅŸ ilan edilmiÅŸti. SavaÅŸ baÅŸlamak üzereydi. Ramazan orucu nedeniyle de ertelenmiÅŸti. Bu arada ingiliz Layard, Kuzey Musul’a bir ziyaret yapmak üzereydi. O, Behdînan bölgesinden geçerken, daha önceki Kürd saldırı, iÅŸgali sırasında Lizan ve Asheetha köylerinin Kürtler tarafından korkunç bir ÅŸekilde tahrip edildiklerini gördü.

Layard üst bölgelere  çıkmak istiyordu.  Tixma bölgesi sıra daÄŸlarına  çıkmaya karar verdi. Yol oldukça korkuluydu. Kurumamış sel yatağını, keçiler ve ayılar zor gezebiliyorlardı. O, kendisini karşılamaya giden  bir Kürd  gurubunu gördü. BaÅŸlarında  Hekkari bölgesi Kürt valisi  Nurullah Bey  vardı.

Nurullah Bey’in, yaptığı korkunçluklar meÅŸhurdu. Nurullah Bey, 1837’de, Erzîrom’dan yola çıkan, Van gölünden geçip, Van bölgesin de taÅŸlar üzerinde yazılmış olan yazıları tespit eden Schultz’u öldürtmüştü. O, Schultz’un maddenleri keÅŸfedip, türklere bildirmekle görevli olduÄŸunu, görevlendirildiÄŸini, bundan dolayı da kendisini öldürttüğünü açıklıyor.

Schultz, arkeologdur. Van’a geliyor. Orada bir vadide üstünde Akkirpi yazılı büyük bir taÅŸ yazıtı buluyor. TaÅŸ gizemli olarak bir maÄŸaranın kapısındadır. Mitolojiye göre, o magara, devlerin yaÅŸadıkları büyük ÅŸehrin giriÅŸ kapısıdır. Orada ancak cehenemlik devler ve ruhlar yaÅŸar. Onlara ulaÅŸmak için kapıyı açmak gerekir. Kapıyı açmak içinde, bu esrarengiz yazıları çözmek lazım. Ãœlkedeki Hıristiyanların anlatımlarına göre St-Jean bayramının yedinci gününü beklemek gerekir. O gün kapı kendi kendisine açılır. Öten bir horozun sesi dinlenilir. O zaman tehlike aşılır. EÄŸer horoz ötmezse, o zaman her ÅŸey kaybedilir.

Schultz’un bu konuyu ele aldığı yazısı “Journal Asiatique d’avril, mai, juin 1840” da yayınlanır.

[....]Amerikalı misyoner Dr. Grant, 1842 yazında, Nurullah Bey’in denetiminde  olan Berwarî alanın da, önemli köylerden olan Asheetha’da, bir okul kurmak istiyordu. Bu okulu kurmak için yetki almak gerekiyordu. Yetki alındı. Dr. Grant, bölge de kalıp, yapım çalışmalarını gözlüyordu. Yapım yavaÅŸ ilerliyordu. Dr. Grant, Tîyarî alanındayken, yanında Amedîye keÅŸiÅŸi Yoseph Mutran ve bir baÅŸka din adamıyla birlikteydi. Orada Mar Shimoun’un, uzun bir konferansı vardı. Konferansın konusu Nesturileri, Amerikan misyonerlerinden ayırmak ve onları KatolikliÄŸi kabul etmeye yönlendirmekti.

Dr. Grant’ın kurduÄŸu inÅŸaat, 250 odayı oluÅŸturan ve oraya Nesturilerin sığınmalarını saÄŸlayan bir yer oluyordu. Bunun için Bab-ı Ali’ye haber verildi. Bab-ı Ali bu çalışmaların durdurulmasını buyurdu. Bunun üzerine Bedirxan ve yanın da eski Amedîye valisi Ä°smail PaÅŸa olmak üzere Berwarî sınırlarına doÄŸru yürüyordu. Bütün kürtlerin kendisine katılmalarını ve bu ara Mar Shimoun’a da bir mesaj göndererek,  Mar Shimoun’un da kendisine katılmasını istedi.

Nesturilerin patriki olan Mar Shimoun, Bedirxan Bey’in emrine boyun eÄŸdi, ama Osmanlı PadiÅŸahı Muhamed PaÅŸa’ya da haber verdi. Bu giriÅŸim, kürdleri ÅŸikayet etmekti.

[....]Bunun üzerine kürtler, Amerikalılar tarafından kurulmuÅŸ olan inÅŸaatı elegeçirdiler ve onu bir ÅŸatoya dönüştürdüler. Zînêr Bey, ÅŸatoyu 400 kürdle iÅŸgal ediyordu. O, Tîyarî’de büyük korkunçluklar yapıyordu. Nesturiler, bu korkunçluÄŸa belli bir süre tahammül ettiler.

Nesturiler, büyük Zap’ın batısındaki Kürd aÅŸiretlerinin yardımıyla Ekim 1842’de, oradaki garnizona saldırıp, 30 askeri öldürdüler. Burayı 6 gün ellerinde tuttular. Kürdler, orayı boÅŸaltmaya giderlerken, Bedirxan Bey tarafından gönderilen 200 süvariyle birlikte Nesturileri, kadın, çocuk, erkek gözetmeksizin katlettiler.

[....]Konstantinopolis’e haber gönderildi.

Konstantinopolis’den, bölgedeki Osmanlı PaÅŸa’sı Muhammed’e emirler verildi. Muhammed PaÅŸa emirleri yerine getirmeye baÅŸladı. 45 Nasturi esiri, Ä°ngiltere BaÅŸkonsolosluk yardımcısına teslim etti. Ayrıca Cîzre’de yüze yakın Nasturi esir vardır. Bedirxan Bey, Muhammed PaÅŸa’ya; “Bunlar din deÄŸiÅŸtirmedikçe, Ä°slam’ı kabul etmedikçe, kendilerini hiç kimseye teslim etmem.”cevabını verdi.”(1)

Bedirxan Bey Osmanlı ya baÄŸlıdır. Osmanlının istemlerini yerine getirir. Farklı inançlara sahip olan insanlara kendi toprakları üzerinde yaÅŸama hakkı tanımaz. Onları din deÄŸiÅŸtirmeye zorlar. Özgürlüklere karşıdır. Ä°slam olmak istemeyenlerin bütün ürettimlerine, ürünlerine vergi adı altında el kor. Osmanlıyı beslemek için yerel insanları “ya ölüm, ya aç kalmayı yeÄŸleyerek istenilen tüm vergileri verme” seçenekleriyle baÅŸbaÅŸa bırakır. Bu Kürt Mîr’i, Bedirxan Bey’ki Osmanlının istediÄŸi yıllık vergileri vermek için bölge insanını fazlasıyla zorlar, zulüm uygular, adaletin kriterlerini bilmez, insanları yargılar, kendiside osmanlı tarafından yargılanır. Osmanlı’ya yenilip, 200 askeriyle birlikte Yunan adasına sürülür.  Ã–zgürlük karşıtı bu ÅŸahsiyet kendi özgürlüğünü de savunamayacak duruma düşer.

Kendisi Kürdistan’da hizmet sunduÄŸu Osmanlı imparatorluÄŸu’nun adadaki esiridir. Osmanlı egemenligini kabul etmeyen Yunanlıların osmanlıya karşı ayaklanmalarını bastırır. Bu geliÅŸme sonucu saray tarafından kendisine Konstantinopolis’de gözetim altında yaÅŸama hakkı verilir. Kendisi tutsaktır. Osmanlı sömürgeciliÄŸini kabul etmeyen Helen halkına yaklaşımı ruhi durumunu ele verir. Osmanlı- Kürd beyi iliÅŸkilerini yeterince açıklar.

Joachim Menant’dan yaptığım alıntılar, ayrıca Bedirxan Bey’in sürgün sürecindeki pratiÄŸi, Osmanlının ta baÅŸtan beri kullandığı Müslüman-Kürt aÅŸiretlerine yönelik imparatorluk politikasının bir sonucudur. Osmanlı diÄŸer halklardan devÅŸirdiÄŸi paÅŸa ve askerlere kırım yaptırdığı gibi bu konuda Kürd beylerini de kullanıyor.Giritli Muhammed PaÅŸa’nın Kürdistan’da görevlendirilip, halklara zulüm uygulaması, Bedirxan Bey’in esirken Helen halkına karşı Osmanlıyı savunması beyinlerin iÅŸgal ediliÅŸini, bedenlerin esir alınışını açıklamaya yetiyor. Osmanlıya kadro yapılan, devÅŸirilen bağımsız davranamıyor.

Osmanlı da sömürgeleri yönetme politikası; aynı bölgelerde yaÅŸayan komÅŸu halkları, farklı ırklardan, dinlerden aÅŸiretleri, osmanlının özel olarak görevlendirilmiÅŸ ajanları aracılığıyla birbirleriyle kavgalı hale getirtme, birbirleriyle uÄŸraÅŸtırma, çarpıştırtma, güçten düşürme, sürme ve rahatlıkla denetim altında tutmadır. Kürdler, sosyolojik yapılarından, kültürel durumlarından dolayı Osmanlının sömürgeleri yönetme politikalarına alet olmuÅŸlardır. Sadece osmanlıya karşı çıkışı ele alınan Bedirxan Bey’i farklı olanlara yaklaşımlarıyla görmek gerekiyor.

Bedirxan Bey’in torunlarından Emir Kamuran Bedirxan Bey; 7-10 Aralık 1946’da, Thomas Bois’la görüşür. Paris Kürt Enstitüsü tarafından, Åžubat 2000’de yayınlanan anılarında; “Ben Bedirxan Bey’in torunuyum. BaÅŸkenti Cizre-Ä°bn-Amar olan Bohtan suyu ile Dicle arasındaki Bohtan bölgesine hükmeden bir ailenin çocuÄŸuyum. Dedem 1821’de, Bohtan Prensi olarak ilan edildi. Onun tutkusu Kürdistan’ın bütün farklı parçalarını birleÅŸtirmek ve bağımsız bir Kürdistan yaratmaktı. Dedem bütün hayatı boyunca verdiÄŸi mücadelelerle bu amaca ulaÅŸmak için karakterize edilir. Ama 1847’de, Osmanlı ordusu tarafından maÄŸlup edilir. Ondan sonra Candie’ye sürgün edildi. Oradan sonra 1868’de Åžam’da öldü. Büyük dedemin 14 eÅŸi ve 90 çocuÄŸu vardı. Ölürken 42 çocuÄŸu halen yaşıyorlardı. Bunların 21’i kız, 21’i erkekti.”(2)

Kürt prensi, dedesinin Êzdî kürtleri ve Nesturileri kıyıma uÄŸrattığını anlatmaz. Yapılanları bilmemesi mümkün deÄŸil. Dedesinin, 200 askeriyle birlikte Osmanlı tutsağı iken Yunan halkının ulusal kurtuluÅŸ hareketini nasıl, hangi amaçla bastırdığını, bu bastırmadan dolayı Osmanlı padiÅŸahı tarafından af edilip, 1860’da Konstantinopolis’e çaÄŸrıldığını açıklamaz.

Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu padiÅŸahı ve Ä°slam Halife’si olan kiÅŸi emir verme yoluyla, Müslüman olmayan halkları katlettirir. Bu politikasında bazı Müslüman-Sunni Kürt aÅŸiretlerinin kullanır. Bu aÅŸiret liderlerinin iÅŸledikleri cinayetleri genelleÅŸtirip, suçları bir ulusa mal etmek doÄŸru bir deÄŸerlendirme olmaz. Objektif bir bakış da deÄŸildir. Bu yaklaşım, soykırımların gerçekleÅŸmelerini saÄŸlayan imparatorluk politikasını ve bu politikanın yaratıcılarını, uygulayıcılarını, temsilcilerini gizleme ve aklama anlamına gelir.

Bugün farklı dini inançlardan olan Kürdlerin birbirlerini sevmeleri öldürülmelerine neden oluyorsa, bu eylemlerin geçmişten gelen güvensizlikten, sevgisizlikten, katliamlardan beslendiklerini iyi bilmek gerekiyor.

Nesturilige gelince;1818’de, Giuseppe Campanile adlı bir Ä°talyan bilgini « Storia Della Regione Del Kurdistan-Kürdistan Din Tarihi Â» adlı bir kitap yayınlar.(2)

Hıristiyan Kürtler bu kitapda VI.cı bölüm de ele alınırlar. Onun anlatımlarıyla o günkü Kürdistan, dini inançlar, halklar ; “Özel olarak Kürdistan’da, Behdînan, Bohtan ve Åžambo prensliklerinde çok sayı da Hıristiyan vardır. Bu Hristiyanlar üç prenslikte yaÅŸarlar. Yönetim, onların ibadetlerine temkinli olarak rıza göstermiÅŸtir. Yoksa onlar, Türk yönetimine baÅŸkaldırırlar.

Bu üç bölge de 24.000 köy Hıristiyandır. 1.340.000 Hıristiyan Kürd vardır. Baban, Soran, Qereçolan ve Bîlîs’e yakın alanlarda da az miktar da Hıristiyan Kürd vardır. Hıristiyan Kürtlerin hepsi aÅŸağı yukarı Nesturidirler. Bir kısmı Yakubidir. DiÄŸerleri ise geleneksel olarak batıl Ewtuşî, çok tanrılı dindendirler.

Katolik olan Ermeniler de varlar. Bunlara Mesîhî-Mehdiciler deniyor. Mesîhîlerin sayıları gittikçe artıyor. Avrupalı Hıristiyanlar oraya gelip, onları dini eğitime tabii tutuyorlar. Ben şahsen 10 köy de dini pratik yaptım. Uvassad, Tell-Kabin, Şax, Mar-Jako, Pêşxabur, Serê-Aurê, Bêdar, Şeraneş, Apciin ve Dezi köylerinin sakinlerini Katolik yaptım.

 

Nesturiler ve öteki Kürd Hıristiyanlar ; bu bölgedeki Nesturiler o kadar saftırlarki, neye inanacaklarını, neyi reddececeklerini bilmiyorlar. Nestorius üstüne yeterli bilgileri yoktur. Ãœstelik onun doktrinini yorumlamaya, yargılamaya muktedir de deÄŸildirler.

İnsanlar, eskilerden öğrenilmiş kaba öyküler ve rahiplerin kendilerine ezberlettikleriyle yetinmişlerdir. Onlar, olaganüstü düş ve imgelerle düşündüler. Yazdıkları çok azdır. Sözlü aktarma gelenegi egemendir. Halk, rahiplerin, kendilerine anlattıklarına körü körüne inanmıştır. Rahipler de en az o kadar bilgisizdirler. Ne egitim görmüşlerdir, ne araştırma yapmış, ne de egitilmişlerdir. Kısacası bu sefalet olmadan sefaleti yaşayan, yani esirgemeden, esirgeyip bagışlayan pratiğin karşıtı bir inanç pratiği.

Ermeniler, sayılamıyorlar. Az oldukları söyleniyor. Bu bölge de sayılarının ne kadar olduğunu açıklamak her zaman güçtür. Çünkü nüfus sayımı yapılmıyor. Bu durum, bu çağdaki Kürdistan için de geçerlidir. Avrupalı gezginlerin taşıdıkları rakamlara göre Nesturilerin çoğu Katoliktirler. Nesturiler de, bir aile de, hem çok tanrılı dini kabul eden, hem de Katolik olan bireylere rastlamak mümkün.

Bir aile de iki dinin varlığına rastlanabiliniyor. Yani Nesturilerin bir kısmı eski dini inançlarını devam ettirirken, bir kısmı Katolik olmuÅŸtur. Çolamerig’e( Qoçan) denilen yere yakın olan bir manastır da her zaman patriÄŸin adı « Mar-Åžimon veya Simon Â» olarak geçiyor.

Mar-Åžimon’a baÄŸlı 5 rahip var. Bunlardan Raban Hormez yarım saat uzaklıkta, eski Ninova sınırın da, AlqoÅŸ’a yakın olan bu alana Mar-Elyas adı veriliyordu.  Son patrik ve hukuksal yönetimi Raban Hormez’den çıkarılarak, Diyarbakır ÅŸehrine yerleÅŸtirilmiÅŸti.

Kürdistan’da ve Mezopotamya’da, dini falliyetini sürdürüyordu. Bunun dışın da, Ä°ran’ın iki farklı bölgesin de, Hindistan’da görev yapmak için mahiyetin de 13 tane rahip bulunuyordu. Nesturiler de dinsel görev soydan geçimle gerçekleÅŸiyor. Bu geçim babadan, oÄŸula deÄŸildir. Dayıdan, yeÄŸene geçiÅŸ yapılır. Anasoy takib edilir. Ya da aileye daha yakın olan bir kiÅŸiye görev verilir.

Bazen boÅŸ olan rahip kadrolarına patriÄŸe teslim edilmiÅŸ olan çocuklardan birine 12 yıl sürece dini görev verilebilinir. Aynı ÅŸeyi Kaldeli Katolikler de de görülür. Fakat sonuç da ben bu zinciri kırmayı baÅŸardım. Zira bu her bir Hıristiyan için yararlı olan birÅŸeydi. Et yemek yasaktır. Bir yasaya göre onlar yiyeceklerini kendileri tayin ederler.  Bu da insan onurunu uzun süre sayğınlıkla taşımalarına olanak tanır.

Mar ; aziz demektir. DoÄŸu’da bu adı patrike verirler. Ama ÅŸimdi herkes kullanıyor. Ä°lk defa bu kavram Nesturiler tarafından papayı hor görmek için keÅŸf edilmiÅŸtir.

[....] Hıristiyanlar, bu yönüyle bilgisizdirler. Rahipleri ise normal şeyleri bilirler. Ayin de duaları bile zor okurlar. Doğrudürüst okuma-yazma bilen sayısı azdır. Onlar daha eski çok tanrılı dinin fantezilerini yaşıyorlar. Halkı egitecekleri yerde, onlar çeşit, çeşit meslekler üretirler. Çalışırlar, bağ bozunu yaparlar, ürün alırlar, sürüleri otlaklar da otlatırlar, kilden vazolar yaparlar, sepet örerler, berberlik, terzilik, dokumacılık, keçecilik, ticaret vb. yaparlar.

Nesturiler, Kalden türü ayinler yaparlar. Sadece mesihi anarlar. Bu ibadet biçimi, pratik Süryaniler de yoktur. Bir Yakubi kendisine batıl inançlı biri diye hitap edilmesinden çok, Katoliklerin yaptıkları gibi Süryani olarak çaÄŸrılmayı tercih eder. Nesturiler, çarÅŸamba ve cuma günleri güneÅŸ batar batmaz et yerler. Çok tanrılı olan Ermeniler de varlar. Bunların sayıları azdır ve dik kafalı, inatçıdırlar. Kürdistan’da, Ermenilerden, bir tek Katolik yoktur, bulamazsınız.

Bu bölgeler de ayinler de övgü farkları yoktur. Mesela bütün oruç süresi boyunca bir Süryani Katoliğin Pazar günü balık yemesine izin verilir. Ama bir Kaldeyen-Kildanî için yasaktır. Keldaniler her gün et yiyebilirler. Doğulu Hıristiyanlar Cumartesi günü et yerler. Çarşamba günü perhiz yaparlar. Paskalya bayramın da, Çarşamba ve Cuma günleri et yemek yasaktır. Türklerin, yahudilerin, putperestlerin karışık oldukları bir ülke de, yiyeceteki bu ayırım bir sıkandaldır. Bir dinin diğerini hor görmesi aracıdır.»

Nesturiler; Kürdistan’da, Mazdeizm ve Zorastrizm (Zerdüştçülük) geleneginden ayrılarak, Hristiyanlığı  kabul edenlerdir. Anlatıldığı gibi geçmiÅŸ ve yeni iç içe geçmiÅŸtir. Yeniyi geçmiÅŸe ve yaÅŸam tarzlarına göre ayarlamışlar, kabul etmiÅŸler.

Nestorius; Ä°.S.385’de, Commagene’de doÄŸmuÅŸtur. Nestorius, Ä°.S.428’de Konstantinopolis’de, patrik olur. Buna raÄŸmen savunduÄŸu düşünceler içinde ÅŸekillendiÄŸi toplumun eski dininin düşünceleridirler.

Hristiyan kilisesi ortamın da, o dönem tartışma doÄŸmalar etrafında geliÅŸir. ÖrneÄŸin ; Meryem Ana, Tanrı’nın (Theotokos) annesi midir ?  Yoksa insanın (Anthropotokos) annesi midir ? Nestorius, Ä°sa’nın annesi (Christokos) olduÄŸunu söylüyor. Bu görüşü kabul ediliyor. Daha sonra Nestorius, « Tanrı’nın kendisini doÄŸuran bir kadın annesi olamaz. Hz. Ä°sa insan gibi bir Tanrı’dır.” diyor. Bu görüş kilise çevresin de tepkiyle karşılanıyor.

DoÄŸu hakkın da bilgisi olan Jean Cassien adlı Marseille’li bir keÅŸiÅŸin hazırladığı rapor üzerine Ephesos’deki (Efes) 40 kiÅŸiden oluÅŸan bir rahip heyeti Nestorius’u yargılamak ister. Heyet zorlukla toplanır. Nestorius duruÅŸmaya katılmaz. Bunun üzerine papa Celestine, Nestorius’u mahküm eder. Nestorius, cezasının 5 yılını Antioch (Antakya) manastırın da bir zindan da geçirdikten sonra Mısır’a geçer. Orada Ä°.S. 450’de ölür.

Nestorius’un ölümünden sonra Nesturicilik, Hristiyanlıktan kopmuÅŸ bir akım gibi geliÅŸir. Babaeus-Babowai, Netorius’dan sonra din okulunu Nisibi’ne (Nusaybin) nakleder. 800’e yakın dinbilim öğretisini gören öğrencisi olur. Roma Ä°mparatorluÄŸu’na, Roma’daki papalığa baÄŸlı kalacağına, Fars Ä°mparatorluÄŸu denetimin de yaÅŸamayı tercih eder. Bundan dolayı Babowai hakkın da Ä°.S.484’de idam kararı verilir.

 

1-    Les Yézidiz, Episodes de L’Histoire des Adorateurs du Diable, Editeur;Ernest Lerouz, 28, rue Bonaparte, 1892, Paris, s.47, 188, 164, 165, 167, 169, 172, 173, 174,175, 177, 183, 185

2-    Etudes Kurdes-No;1, Fêvrier 2000, s.76

3-Storia Della Regione Del Kurdistan-Kürdistan Din Tarihi, Napoli, Dalla Stamperia de Fratelli Fernandes, Strada Tribunali, No ;287, 1818